16 Mart 2013 Cumartesi

Sultan II.Murad'dan İzler




O, son derece dindar, Allah (celle celâlühü) ve Resulü'ne (salallahü aleyhi ve sellem) âşık bir padişahtır. Osmanlı'yı toparlamış, neredeyse bütün bir ömrünü İslâm dünyasının, hususen Anadolu, Ortadoğu ve Mukaddes Topraklar'ın yeni Haçlı seferlerine karşı güvenliği için at üstünde tüketmiştir.

Tahtı, Edirne'ye çağırdığı, geleceğin Fatih'i oğlu Mehmet'e bırakıp Manisa'ya giderken söylediği "Varalım bir iki gün zikredelim Mevla'yı,/Bize ısmarlamadılar bu yalan dünyayı" mısralarıyla dünya ile olan münasebetini dile getirmiştir. Tarihte kaç hükümdar vardır ki, tacı tahtı böyle kalb huzuruyla bırakmış olsun?!..

Ömrü hep harp meydanlarında geçmiş bir sultan; cesur, azim ve tedbir sahibi bir hükümdar; ince ruhlu, hassas, merhametli, güler yüzlü, verdiği söze sadık bir padişah olmuştur. Asker ve sivil bütün tebaasının tamamen helâl rızıkla geçindirilmesi konusundaki hassasiyetini şöyle ifade etmiştir: "ve hem bu bizim leşkerimiz gaziler leşkeridir. İmdi bunlara helâl lokma gerektir. Şol padişah kim leşkerine haram lokma yedirir, o leşker haramî olur. Haraminin hod sebatı olmaz."

Taraflı tarafsız bütün tarihçiler ve devrinin şâhitleri onun deha ve büyüklüğünde birleşmişlerdir. Meselâ Bizans tarihçilerinden Dokas ve Halkondil, 2. Murad'ı, "O iyi bir zat olduğu gibi kalbinde hiçbir hilesi de yoktu. Halka teveccühkâr ve fukaraya karşı cömertti. Bu lütuflarını İslâm ve Hristiyan herkes hakkında yapmıştı. O doğru ve âdil bir zâttı." sözleriyle takdir etmişlerdir. Françes ise, onu, hilm ve mülâyemet sahibi, adalete ve hakkaniyete ziyadesiyle ehemmiyet veren, muharebelerde kendisini tehlikeye atan korkusuz bir hükümdar olarak tarif etmiştir.

Hammer onun için, "Otuz senelik saltanatında, memleketi şeref ve hakkaniyetle idare ederek milletinin hatırasında mütedeyyin, lütufkâr, adil ve metin bir hükümdar namı bıraktı. Harpte olduğu gibi sulh de dahi sözünün sadık eri idi." diyerek hakkını vermekten çekinmemiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder