17 Mart 2013 Pazar

Sultan Abdülaziz'in şiiri-Bî huzurum nâle-i mürg-i dil-i divaneden-



Bî huzurum nâle-i mürg-i dil-i divaneden

Fark olunmaz cism-i bî mârım bozulmuş lâneden

Bunca derd u mihnete katlandığım ya neden

Terk-i can etsem de kurtulsam şu mihnethaneden




(Çılgın gönül kuşunun inleyişinden kendimde huzursuz durumdayım
Öyle ki,hasta bedenim bozulmuş bir yuvadan ayırt edilmiyor
Acaba bunca dert ve eziyete katlanmama sebeb ne?
Candan geçsemde şu eziyet yurdundan ah bir kurtulsam)

16 Mart 2013 Cumartesi

Sultan II. Mahmud'un Bestesi ''Söylemez miydim sana ey gül-izar''

Eserin adı:Söylemez miydim sana ey gül-izâr
Bestekar:Sultan II.Mahmut (Adlî)
Makam:Hicaz

II.Mahmud şair ve büyük bir hattattır.
Musikiyi başlıca,büyük bestekar III.Selim'den öğrenmiştir.
Tanburi,neyzen ve hanende idi.
Türk musikisinin son büyük hamisi olan II.Mahmud,Batı musikisi'ni Osmanlı'ya katan Hükümdardır.
Mevlevi idi.Hicaz Divanı ,musikimizin şaheserlerindendir.

Osman Gazi'nin Orhan Bey'e Vasiyeti

Allah’ı tanımayan, kazancını şaraba veren, zina yapan kimselere devlet işlerinde vazife verme. Verirsen yüzü kara olarak ahirete gelesin. Zira bu tip kişiler, Allah’ın gazabına müstahak olduklarından işlerinde hayr ve muvaffakiyet olmaz. Bunlar halka iyi muamele etmezler ve rüşvet almaya meyyal olurlar. Memleket ve millet bunlardan zarar görür.

Hattat Sultan Abdülaziz

Sanatkar kişiliğine hattatlığı da eklemiş bulunan Sultan Abdülaziz'in bazı eserleri özel koleksiyonlarda bulunmaktadır.

Sultan II.Murad'dan İzler




O, son derece dindar, Allah (celle celâlühü) ve Resulü'ne (salallahü aleyhi ve sellem) âşık bir padişahtır. Osmanlı'yı toparlamış, neredeyse bütün bir ömrünü İslâm dünyasının, hususen Anadolu, Ortadoğu ve Mukaddes Topraklar'ın yeni Haçlı seferlerine karşı güvenliği için at üstünde tüketmiştir.

Tahtı, Edirne'ye çağırdığı, geleceğin Fatih'i oğlu Mehmet'e bırakıp Manisa'ya giderken söylediği "Varalım bir iki gün zikredelim Mevla'yı,/Bize ısmarlamadılar bu yalan dünyayı" mısralarıyla dünya ile olan münasebetini dile getirmiştir. Tarihte kaç hükümdar vardır ki, tacı tahtı böyle kalb huzuruyla bırakmış olsun?!..

Ömrü hep harp meydanlarında geçmiş bir sultan; cesur, azim ve tedbir sahibi bir hükümdar; ince ruhlu, hassas, merhametli, güler yüzlü, verdiği söze sadık bir padişah olmuştur. Asker ve sivil bütün tebaasının tamamen helâl rızıkla geçindirilmesi konusundaki hassasiyetini şöyle ifade etmiştir: "ve hem bu bizim leşkerimiz gaziler leşkeridir. İmdi bunlara helâl lokma gerektir. Şol padişah kim leşkerine haram lokma yedirir, o leşker haramî olur. Haraminin hod sebatı olmaz."

Taraflı tarafsız bütün tarihçiler ve devrinin şâhitleri onun deha ve büyüklüğünde birleşmişlerdir. Meselâ Bizans tarihçilerinden Dokas ve Halkondil, 2. Murad'ı, "O iyi bir zat olduğu gibi kalbinde hiçbir hilesi de yoktu. Halka teveccühkâr ve fukaraya karşı cömertti. Bu lütuflarını İslâm ve Hristiyan herkes hakkında yapmıştı. O doğru ve âdil bir zâttı." sözleriyle takdir etmişlerdir. Françes ise, onu, hilm ve mülâyemet sahibi, adalete ve hakkaniyete ziyadesiyle ehemmiyet veren, muharebelerde kendisini tehlikeye atan korkusuz bir hükümdar olarak tarif etmiştir.

Hammer onun için, "Otuz senelik saltanatında, memleketi şeref ve hakkaniyetle idare ederek milletinin hatırasında mütedeyyin, lütufkâr, adil ve metin bir hükümdar namı bıraktı. Harpte olduğu gibi sulh de dahi sözünün sadık eri idi." diyerek hakkını vermekten çekinmemiştir.

Aşk mıdır ki? Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbi)



Osmanlı sultan ve şehzadeleri bilim ve sanatın gelişimi için yönetici olarak yüklendik­leri sorumlulukların yanı sıra, himaye ettikleri bazı sanat dallarında yetenekleri doğrultu­sunda eserler vermişlerdir. Öyle ki padişahlardan II. Bayezit (Adlî), Yavuz Selim (Selimî), Kanuni Süleyman (Muhibbî), II. Selim (Selimî), III. Murat (Muradî); şehzadelerden Cem, Korkut (Harimî), Mustafa (Muhlisî), Bayezit (Şahî) aynı zamanda tanınmış şairlerdir. Di­ğer Osmanlı şairlerinin şiirleriyle boy ölçüşebilecek nitelikte eserleri vardır.
Kanuni Sultan Süleyman Han'ın şiiri ''Aşk mıdır ki''

Aşk mıdır ki can-ü dil mülkünü yağma eyleyen
Aşk mıdır sinemin içre gelip de câ eyleyen

Aşk mıdır ki boynuma takıp belâ zincirini
Gezdirip Mecnûnleyin âlemde rüsvâ eyleyen

Aşk mıdır ki bî-vefâ güller elinden geceler
Inledip bülbülleri tâ subh güya eyleyen(Sabaha kadar söyleştiren)

Aşk mıdır ki eyleyen tîr-i cefâya cân-siper(Canını feda eden)
Mihnet(sıkıntı) ü derd ü gamı sinemde peydâ eyleyen

Aşk mıdır ki bir kemân-ebrû nigârın(güzel yüzlü sevgili) yâdına
Ok gibi bu kaddimi (boy pos)büküp benim yâ eyleyen

Aşk mıdır ki fenni derdi (dert ilmini)okutup âşıklara
Fasl u babı sinemin levhinde(gönlümün bölümlerinin yazılı olduğu fasılda) inşâ eyleyen

Aşk mıdır ki bu Muhibbi sîne sîne dağ vurup
Ahir ânın gözleri yaşını derya eyleyen
Kanuni Sultan Süleyman Han

Orhan Veli'den bir rubai -Osmanlıca-


Ömrün o büyük sırrını gör bir bak da
Bir tek kökü kalmış ağacın toprakta
Dünya ne kadar tatlı ki binlerce kişi
Kolsuz ve bacaksız yaşayıp durmakta

Çanakkale'den Kahramanlık Portresi

"Sağ kolumu kaybettim. Zararı yok. Sol kolum var. Onunla da pekâlâ iş görebilirim. Beni üzen ve yeniden birliğime katılarak, düşmanla çarpışmama engel olan şey, yaramın henüz kapanmamış olmasıdır. Hastahaneden çıkıp, harbe iştirak edemediğim için beni mazur görünüz. Affediniz komutanım."

Mehmet Çavuş'un hastaneden yazdığı mektuptan-

Enteresan değil mi?



30 Kasım 1925 tarih ve 677 sayılı kanunla tekke,zaviye ve türbelerin kapatılması sağlandı.Bütün tarikatlarla birlikte,padişah ve sultan türbeleride dahil tüm türbeler kapatıldı...

Ayrıca şeyhlik,dervişlik,müritlik,çelebilik,emirlik,halifelik,hacılık,hocalık gibi eylem ,unvan ve sıfatların kullanılması,bunlara ait hizmetlerin yapılması ve bu ünvanlarla ilgili elbise giyilmesi yasaklandı.


Enteresan değil mi;halen yürürlükte ve anayasa koruması altında olan bu yasaya göre Sultan Çelebi Mehmed'e ''Çelebi Mehmed'',yahut Şeyh Edebali'ye ''Şeyh Edebali'' demek suç!

Yavuz Sultan Selim'e İftira Atmak



Yıllarca ecdadımız ve bizim aramızı açmak için çok şeyler söylendi Osmanlı hakkında.. Osmanlı Padişahlarından Sultan II.Abdülhamid Han'a ''kan dökücü'' ''kan emici''anlamında
''Kızıl sultan''denildi.Halbuki o,şartlar gereği ''müstebit'' ama ''müşfik''ti.

Otuz üç senede sadece üç dört adi suçlunun idam cezasını tasdik etmiş,kendisini öldürmek için arabasına bomba koyan Ermeni suikastçıları bile affetmişti..

İftiralardan payını almış olan Padişahlardan biri var ki o Devletine ve ümmetine 400 yıl soluk aldıran eşi benzeri görülmemiş 8 yıllık bir ''hamle''nin mimarı Yavuz Sultan Selim Han...

Birilerine göre o,Şah İsmail'e bir mektubunda 'Eşek Türk' demiş..''YALAN'' hiçbir belgede bu söz geçmemektedir.Bu söz Yavuz Sultan Selim'e ''Osmanlı padişahları Türk değildi''gibi bir saçma anlayışı,biz ecdad torunlarına kabul ettirilmesi için atılan bir yalandır..
Nedense bu kişiler Yavuz Sultan Selim'i yerin dibine geçirirken Şah İsmail'i öve öve bitiremiyorlar..Şah İsmail ''Şii''dir.Şii mezhebi ise ehli sünnet değildir.Şah İsmail'in zamanında elinde bulundurduğu Tebriz'de Adı Ebubekir ,Ömer Osman Ayşe olanlar adlarını değiştirecek,aksi halde derhal cezalandırılacaktı.Şah İsmail yanlış işler yapıyordu.Aşağıda gördüğünüz mektup Yavuz Sultan Selim'e aittir.Aslında bu mektup her şeyi çok net bir biçimde anlatıyor..

''Bilesin ve âgah olasin ki, ilahî hükümlerden yüz çevirenlerin, dini ve seriati yikmaya çalisanlarin bu hareketlerine, bütün Müslümanlarin ve bu arada adalet sever hükümdarlarin, kudretleri nisbetinde mani olmalari farzdir. Bunu söylemekten maksadimiz sudur: Tekke kösesinden hâkimiyete yükselen sen, bu yolda yürüdün, Müslümanlarin memleketlerine saldirdin, sefkat ve utanmayi bir tarafa atarak zulüm kapilarini açtin, günahsiz Müslümanlari incittin, fitne ve fesadi kendin için temel prensip olarak kabul ettin, "umur-i padisahî ve ahkâm-i sehinsâhiyi muktezay-i heva-yi nefs ve ragbet-i tabiiyeye uydurup kuyud-i seriati hakk"ettin. Ibâhe-i muharreme ve irakat-i dima-i mükerreme, ve mescidleri yikma, türbe ve mezarlari yakma, ulemâ ile Peygamber neslinden gelmis olan seyyidlere ihânet "ve ilka-i mesâhif-i kerime der kazurat ve sebb-i Seyheyn-i Kerimeyn" gibi isler, senin kötü hallerinden bir kaçidir. Dillerde dolasmakta olan bunlar ve bunlara benzer hareketlerinden dolayi ulemâ kesin delillere dayanarak senin küfür ve irtidadina, senin ve sana tabi olanlarin öldürülmelerinin vâcib olduguna; mal ve riziklarinizin yagma, kadin ve çocuklarinizin esir edilmesinin mübah olduguna ittifakla karar vermislerdir. Bu durum karsisinda ben, Allah'in emirlerini yerine getirmek, zulüm görenlere yardim etmek ve "merasim-i nâmus-i pâdisâhî için " ipekli elbiselerimi çikardim, zirh giydim, kiliç kusandim, ata bindim ve Safer ayinin basinda Anadolu yakasina geçtim. Maksadim, Allah'in inayetiyle senin padisahligini yok etmek ve böylece âcizler üzerinden zulmünü ve fesâdini kaldirmaktir. Ancak, kiliçtan önce sana, Sünnet-i Seniyye icâbi Islâmiyeti teklif ederim. Eger yaptiklarina pisman olup can ve gönülden istigfar eder ve aldigin kaleleri geri verirsen, tarafimizdan dostluktan baska bir sey görmezsin. Fakat kötü hallerine devam ettigin takdirde "zulmet-i zulümden" simsiyah yaptigin yerleri nura kavusturmak ve senin elinden almak üzere insallah yakinda gelecegim. Takdir ne ise öyle olacaktir. Selâm, hidâyete tabi olanlaradir.''

İftiralardan payını almış olan Padişahlardan biri var ki o Devletine ve ümmetine 400 yıl soluk aldıran eşi benzeri görülmemiş 8 yıllık bir ''hamle''nin mimarı Yavuz Sultan Selim Han...

Birilerine göre o,Şah İsmail'e bir mektubunda 'Eşek Türk' demiş..''YALAN'' hiçbir belgede bu söz geçmemektedir.Bu söz Yavuz Sultan Selim'e ''Osmanlı padişahları Türk değildi''gibi bir saçma anlayışı,biz ecdad torunlarına kabul ettirilmesi için atılan bir yalandır..
Nedense bu kişiler Yavuz Sultan Selim'i yerin dibine geçirirken Şah İsmail'i öve öve bitiremiyorlar..Şah İsmail ''Şii''dir.Şii mezhebi ise ehli sünnet değildir.Şah İsmail'in zamanında elinde bulundurduğu Tebriz'de Adı Ebubekir ,Ömer Osman Ayşe olanlar adlarını değiştirecek,aksi halde derhal cezalandırılacaktı.Şah İsmail yanlış işler yapıyordu.Aşağıda gördüğünüz mektup Yavuz Sultan Selim'e aittir.Aslında bu mektup her şeyi çok net bir biçimde anlatıyor..

''Bilesin ve âgah olasin ki, ilahî hükümlerden yüz çevirenlerin, dini ve seriati yikmaya çalisanlarin bu hareketlerine, bütün Müslümanlarin ve bu arada adalet sever hükümdarlarin, kudretleri nisbetinde mani olmalari farzdir. Bunu söylemekten maksadimiz sudur: Tekke kösesinden hâkimiyete yükselen sen, bu yolda yürüdün, Müslümanlarin memleketlerine saldirdin, sefkat ve utanmayi bir tarafa atarak zulüm kapilarini açtin, günahsiz Müslümanlari incittin, fitne ve fesadi kendin için temel prensip olarak kabul ettin, "umur-i padisahî ve ahkâm-i sehinsâhiyi muktezay-i heva-yi nefs ve ragbet-i tabiiyeye uydurup kuyud-i seriati hakk"ettin. Ibâhe-i muharreme ve irakat-i dima-i mükerreme, ve mescidleri yikma, türbe ve mezarlari yakma, ulemâ ile Peygamber neslinden gelmis olan seyyidlere ihânet "ve ilka-i mesâhif-i kerime der kazurat ve sebb-i Seyheyn-i Kerimeyn" gibi isler, senin kötü hallerinden bir kaçidir. Dillerde dolasmakta olan bunlar ve bunlara benzer hareketlerinden dolayi ulemâ kesin delillere dayanarak senin küfür ve irtidadina, senin ve sana tabi olanlarin öldürülmelerinin vâcib olduguna; mal ve riziklarinizin yagma, kadin ve çocuklarinizin esir edilmesinin mübah olduguna ittifakla karar vermislerdir. Bu durum karsisinda ben, Allah'in emirlerini yerine getirmek, zulüm görenlere yardim etmek ve "merasim-i nâmus-i pâdisâhî için " ipekli elbiselerimi çikardim, zirh giydim, kiliç kusandim, ata bindim ve Safer ayinin basinda Anadolu yakasina geçtim. Maksadim, Allah'in inayetiyle senin padisahligini yok etmek ve böylece âcizler üzerinden zulmünü ve fesâdini kaldirmaktir. Ancak, kiliçtan önce sana, Sünnet-i Seniyye icâbi Islâmiyeti teklif ederim. Eger yaptiklarina pisman olup can ve gönülden istigfar eder ve aldigin kaleleri geri verirsen, tarafimizdan dostluktan baska bir sey görmezsin. Fakat kötü hallerine devam ettigin takdirde "zulmet-i zulümden" simsiyah yaptigin yerleri nura kavusturmak ve senin elinden almak üzere insallah yakinda gelecegim. Takdir ne ise öyle olacaktir. Selâm, hidâyete tabi olanlaradir.''


İftiralardan payını almış olan Padişahlardan biri var ki o Devletine ve ümmetine 400 yıl soluk aldıran eşi benzeri görülmemiş 8 yıllık bir ''hamle''nin mimarı Yavuz Sultan Selim Han...

Birilerine göre o,Şah İsmail'e bir mektubunda 'Eşek Türk' demiş..''YALAN'' hiçbir belgede bu söz geçmemektedir.Bu söz Yavuz Sultan Selim'e ''Osmanlı padişahları Türk değildi''gibi bir saçma anlayışı,biz ecdad torunlarına kabul ettirilmesi için atılan bir yalandır..
Nedense bu kişiler Yavuz Sultan Selim'i yerin dibine geçirirken Şah İsmail'i öve öve bitiremiyorlar..Şah İsmail ''Şii''dir.Şii mezhebi ise ehli sünnet değildir.Şah İsmail'in zamanında elinde bulundurduğu Tebriz'de Adı Ebubekir ,Ömer Osman Ayşe olanlar adlarını değiştirecek,aksi halde derhal cezalandırılacaktı.Şah İsmail yanlış işler yapıyordu.Aşağıda gördüğünüz mektup Yavuz Sultan Selim'e aittir.Aslında bu mektup her şeyi çok net bir biçimde anlatıyor..

''Bilesin ve âgah olasin ki, ilahî hükümlerden yüz çevirenlerin, dini ve seriati yikmaya çalisanlarin bu hareketlerine, bütün Müslümanlarin ve bu arada adalet sever hükümdarlarin, kudretleri nisbetinde mani olmalari farzdir. Bunu söylemekten maksadimiz sudur: Tekke kösesinden hâkimiyete yükselen sen, bu yolda yürüdün, Müslümanlarin memleketlerine saldirdin, sefkat ve utanmayi bir tarafa atarak zulüm kapilarini açtin, günahsiz Müslümanlari incittin, fitne ve fesadi kendin için temel prensip olarak kabul ettin, "umur-i padisahî ve ahkâm-i sehinsâhiyi muktezay-i heva-yi nefs ve ragbet-i tabiiyeye uydurup kuyud-i seriati hakk"ettin. Ibâhe-i muharreme ve irakat-i dima-i mükerreme, ve mescidleri yikma, türbe ve mezarlari yakma, ulemâ ile Peygamber neslinden gelmis olan seyyidlere ihânet "ve ilka-i mesâhif-i kerime der kazurat ve sebb-i Seyheyn-i Kerimeyn" gibi isler, senin kötü hallerinden bir kaçidir. Dillerde dolasmakta olan bunlar ve bunlara benzer hareketlerinden dolayi ulemâ kesin delillere dayanarak senin küfür ve irtidadina, senin ve sana tabi olanlarin öldürülmelerinin vâcib olduguna; mal ve riziklarinizin yagma, kadin ve çocuklarinizin esir edilmesinin mübah olduguna ittifakla karar vermislerdir. Bu durum karsisinda ben, Allah'in emirlerini yerine getirmek, zulüm görenlere yardim etmek ve "merasim-i nâmus-i pâdisâhî için " ipekli elbiselerimi çikardim, zirh giydim, kiliç kusandim, ata bindim ve Safer ayinin basinda Anadolu yakasina geçtim. Maksadim, Allah'in inayetiyle senin padisahligini yok etmek ve böylece âcizler üzerinden zulmünü ve fesâdini kaldirmaktir. Ancak, kiliçtan önce sana, Sünnet-i Seniyye icâbi Islâmiyeti teklif ederim. Eger yaptiklarina pisman olup can ve gönülden istigfar eder ve aldigin kaleleri geri verirsen, tarafimizdan dostluktan baska bir sey görmezsin. Fakat kötü hallerine devam ettigin takdirde "zulmet-i zulümden" simsiyah yaptigin yerleri nura kavusturmak ve senin elinden almak üzere insallah yakinda gelecegim. Takdir ne ise öyle olacaktir. Selâm, hidâyete tabi olanlaradir.''
İftiralardan payını almış olan Padişahlardan biri var ki o Devletine ve ümmetine 400 yıl soluk aldıran eşi benzeri görülmemiş 8 yıllık bir ''hamle''nin mimarı Yavuz Sultan Selim Han...

Birilerine göre o,Şah İsmail'e bir mektubunda 'Eşek Türk' demiş..''YALAN'' hiçbir belgede bu söz geçmemektedir.Bu söz Yavuz Sultan Selim'e ''Osmanlı padişahları Türk değildi''gibi bir saçma anlayışı,biz ecdad torunlarına kabul ettirilmesi için atılan bir yalandır..
Nedense bu kişiler Yavuz Sultan Selim'i yerin dibine geçirirken Şah İsmail'i öve öve bitiremiyorlar..Şah İsmail ''Şii''dir.Şii mezhebi ise ehli sünnet değildir.Şah İsmail'in zamanında elinde bulundurduğu Tebriz'de Adı Ebubekir ,Ömer Osman Ayşe olanlar adlarını değiştirecek,aksi halde derhal cezalandırılacaktı.Şah İsmail yanlış işler yapıyordu.Aşağıda gördüğünüz mektup Yavuz Sultan Selim'e aittir.Aslında bu mektup her şeyi çok net bir biçimde anlatıyor..

''Bilesin ve âgah olasin ki, ilahî hükümlerden yüz çevirenlerin, dini ve seriati yikmaya çalisanlarin bu hareketlerine, bütün Müslümanlarin ve bu arada adalet sever hükümdarlarin, kudretleri nisbetinde mani olmalari farzdir. Bunu söylemekten maksadimiz sudur: Tekke kösesinden hâkimiyete yükselen sen, bu yolda yürüdün, Müslümanlarin memleketlerine saldirdin, sefkat ve utanmayi bir tarafa atarak zulüm kapilarini açtin, günahsiz Müslümanlari incittin, fitne ve fesadi kendin için temel prensip olarak kabul ettin, "umur-i padisahî ve ahkâm-i sehinsâhiyi muktezay-i heva-yi nefs ve ragbet-i tabiiyeye uydurup kuyud-i seriati hakk"ettin. Ibâhe-i muharreme ve irakat-i dima-i mükerreme, ve mescidleri yikma, türbe ve mezarlari yakma, ulemâ ile Peygamber neslinden gelmis olan seyyidlere ihânet "ve ilka-i mesâhif-i kerime der kazurat ve sebb-i Seyheyn-i Kerimeyn" gibi isler, senin kötü hallerinden bir kaçidir. Dillerde dolasmakta olan bunlar ve bunlara benzer hareketlerinden dolayi ulemâ kesin delillere dayanarak senin küfür ve irtidadina, senin ve sana tabi olanlarin öldürülmelerinin vâcib olduguna; mal ve riziklarinizin yagma, kadin ve çocuklarinizin esir edilmesinin mübah olduguna ittifakla karar vermislerdir. Bu durum karsisinda ben, Allah'in emirlerini yerine getirmek, zulüm görenlere yardim etmek ve "merasim-i nâmus-i pâdisâhî için " ipekli elbiselerimi çikardim, zirh giydim, kiliç kusandim, ata bindim ve Safer ayinin basinda Anadolu yakasina geçtim. Maksadim, Allah'in inayetiyle senin padisahligini yok etmek ve böylece âcizler üzerinden zulmünü ve fesâdini kaldirmaktir. Ancak, kiliçtan önce sana, Sünnet-i Seniyye icâbi Islâmiyeti teklif ederim. Eger yaptiklarina pisman olup can ve gönülden istigfar eder ve aldigin kaleleri geri verirsen, tarafimizdan dostluktan baska bir sey görmezsin. Fakat kötü hallerine devam ettigin takdirde "zulmet-i zulümden" simsiyah yaptigin yerleri nura kavusturmak ve senin elinden almak üzere insallah yakinda gelecegim. Takdir ne ise öyle olacaktir. Selâm, hidâyete tabi olanlaradir.''

''Her şeyi derinden duyan ama garip şekilde ezilmiş bazı insanlar vardır.''






Sultan Abdülhamid Han:''Büyük Ermenistan''rüyası gören Ermenilerin ve onlara yandaş Batılı devletlerin hışmına uğradı.Ona ''Kan dökücü'',hatta ''kan emici anlamında ''Kızıl Sultan''dediler.

Halbuki o,otuz üç sene süren padişahlığı süresince sadece üç dört adi suçlunun idam cezasını tasdik etmiş,arabasına bomba koyan Ermeni suikastçıları dahi affetmiştir..

Sultan Abdülaziz:Çözülme sürecine giren imparatorluğu yeniden inşa etmek için çırpınan genç padişahın(32 yaşında tahta çıktı) düşmanı çoktu..
Düşmandılar;çünkü denetimsiz,kontrolsüz ve sahipsiz devleti soymak kolaydı.Halbüki Padişah,devlete sahip çıkıyor,devleti yeni kurumlarla tanıştırıyor,Avrupa seyahati ile de bilgisini ve görgüsünü arttırmaya çalışıyordu.Zaten çok iyi eğitim almış;son derece zeki,bilgili,üstelik çalışkan bir padişahtı.Gözünü budaktan sakınmaz bir yapısı vardı.Bu yapısı yüzünden halk onu Yavuz Sultan Selime benzetir ve severdi.

Nizamiye ,ihtiyat,redif ve müstahfız adıyla 700.000'i aşkın askeri bir kuvvet hazırladı.Bunların top ve tüfek ihtiyaçları için de modern tesisler kurdurdu.Sultan Abdülaziz sayesinde Osmanlı Donanması dünyanın sayılı donanmalarından biri haline geldi.

Sultan Vahidettin:Sultan Vahideddin,gerçekten de en çok tartışılan padişahlardan biridir.Ona ''HAİN'' diyen vardır,''ALİM''diyen diyen vardır..
Güvendiği komutanları Anadolu'ya göndermeye karar verdi.Mustafa Kemal'i bu karar çerçevesinde saraya çağırdı ve dedi ki ''Paşa, Paşa! şimdiye kadar devlete çok hizmet ettiniz.Bunları tarih yazacak.Ama asıl şimdi yapacağınız hizmet hepsinden mühim olabilir:Siz devleti kurtarabilirsiniz!Cenab-ı Allah muvaffak etsin.''
Masrafları için bir miktar para verdi.Bandırma vapuru ile Anadolu'ya gönderdi.
Böylece istiklal mücadelesi başlamış oldu.İstiklal Savaşı zaferle sonuçlandıktan sonra TBMM hükümeti,1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırıldığını bir kanunla kabul etti.
Vahideddin Han'ın adı hutbelerden kaldırıldı.İstanbul ve Anadolu basınında aleyhinde yazılar çıkmaya başladı.

Sultan Vahideddin,yurt dışına çıkarken emrinde hazineler olduğu halde şahsi parasının ve hanedan armasının dışında tek kuruş almamıştır.

Osmanlı İmparatorluğu Devlet-i Ebed-Müddet

Beylikten Cihan Devletine Geçişin Sırrı