17 Mart 2013 Pazar

Sultan Abdülaziz'in şiiri-Bî huzurum nâle-i mürg-i dil-i divaneden-



Bî huzurum nâle-i mürg-i dil-i divaneden

Fark olunmaz cism-i bî mârım bozulmuş lâneden

Bunca derd u mihnete katlandığım ya neden

Terk-i can etsem de kurtulsam şu mihnethaneden




(Çılgın gönül kuşunun inleyişinden kendimde huzursuz durumdayım
Öyle ki,hasta bedenim bozulmuş bir yuvadan ayırt edilmiyor
Acaba bunca dert ve eziyete katlanmama sebeb ne?
Candan geçsemde şu eziyet yurdundan ah bir kurtulsam)

16 Mart 2013 Cumartesi

Sultan II. Mahmud'un Bestesi ''Söylemez miydim sana ey gül-izar''

Eserin adı:Söylemez miydim sana ey gül-izâr
Bestekar:Sultan II.Mahmut (Adlî)
Makam:Hicaz

II.Mahmud şair ve büyük bir hattattır.
Musikiyi başlıca,büyük bestekar III.Selim'den öğrenmiştir.
Tanburi,neyzen ve hanende idi.
Türk musikisinin son büyük hamisi olan II.Mahmud,Batı musikisi'ni Osmanlı'ya katan Hükümdardır.
Mevlevi idi.Hicaz Divanı ,musikimizin şaheserlerindendir.

Osman Gazi'nin Orhan Bey'e Vasiyeti

Allah’ı tanımayan, kazancını şaraba veren, zina yapan kimselere devlet işlerinde vazife verme. Verirsen yüzü kara olarak ahirete gelesin. Zira bu tip kişiler, Allah’ın gazabına müstahak olduklarından işlerinde hayr ve muvaffakiyet olmaz. Bunlar halka iyi muamele etmezler ve rüşvet almaya meyyal olurlar. Memleket ve millet bunlardan zarar görür.

Hattat Sultan Abdülaziz

Sanatkar kişiliğine hattatlığı da eklemiş bulunan Sultan Abdülaziz'in bazı eserleri özel koleksiyonlarda bulunmaktadır.

Sultan II.Murad'dan İzler




O, son derece dindar, Allah (celle celâlühü) ve Resulü'ne (salallahü aleyhi ve sellem) âşık bir padişahtır. Osmanlı'yı toparlamış, neredeyse bütün bir ömrünü İslâm dünyasının, hususen Anadolu, Ortadoğu ve Mukaddes Topraklar'ın yeni Haçlı seferlerine karşı güvenliği için at üstünde tüketmiştir.

Tahtı, Edirne'ye çağırdığı, geleceğin Fatih'i oğlu Mehmet'e bırakıp Manisa'ya giderken söylediği "Varalım bir iki gün zikredelim Mevla'yı,/Bize ısmarlamadılar bu yalan dünyayı" mısralarıyla dünya ile olan münasebetini dile getirmiştir. Tarihte kaç hükümdar vardır ki, tacı tahtı böyle kalb huzuruyla bırakmış olsun?!..

Ömrü hep harp meydanlarında geçmiş bir sultan; cesur, azim ve tedbir sahibi bir hükümdar; ince ruhlu, hassas, merhametli, güler yüzlü, verdiği söze sadık bir padişah olmuştur. Asker ve sivil bütün tebaasının tamamen helâl rızıkla geçindirilmesi konusundaki hassasiyetini şöyle ifade etmiştir: "ve hem bu bizim leşkerimiz gaziler leşkeridir. İmdi bunlara helâl lokma gerektir. Şol padişah kim leşkerine haram lokma yedirir, o leşker haramî olur. Haraminin hod sebatı olmaz."

Taraflı tarafsız bütün tarihçiler ve devrinin şâhitleri onun deha ve büyüklüğünde birleşmişlerdir. Meselâ Bizans tarihçilerinden Dokas ve Halkondil, 2. Murad'ı, "O iyi bir zat olduğu gibi kalbinde hiçbir hilesi de yoktu. Halka teveccühkâr ve fukaraya karşı cömertti. Bu lütuflarını İslâm ve Hristiyan herkes hakkında yapmıştı. O doğru ve âdil bir zâttı." sözleriyle takdir etmişlerdir. Françes ise, onu, hilm ve mülâyemet sahibi, adalete ve hakkaniyete ziyadesiyle ehemmiyet veren, muharebelerde kendisini tehlikeye atan korkusuz bir hükümdar olarak tarif etmiştir.

Hammer onun için, "Otuz senelik saltanatında, memleketi şeref ve hakkaniyetle idare ederek milletinin hatırasında mütedeyyin, lütufkâr, adil ve metin bir hükümdar namı bıraktı. Harpte olduğu gibi sulh de dahi sözünün sadık eri idi." diyerek hakkını vermekten çekinmemiştir.

Aşk mıdır ki? Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbi)



Osmanlı sultan ve şehzadeleri bilim ve sanatın gelişimi için yönetici olarak yüklendik­leri sorumlulukların yanı sıra, himaye ettikleri bazı sanat dallarında yetenekleri doğrultu­sunda eserler vermişlerdir. Öyle ki padişahlardan II. Bayezit (Adlî), Yavuz Selim (Selimî), Kanuni Süleyman (Muhibbî), II. Selim (Selimî), III. Murat (Muradî); şehzadelerden Cem, Korkut (Harimî), Mustafa (Muhlisî), Bayezit (Şahî) aynı zamanda tanınmış şairlerdir. Di­ğer Osmanlı şairlerinin şiirleriyle boy ölçüşebilecek nitelikte eserleri vardır.
Kanuni Sultan Süleyman Han'ın şiiri ''Aşk mıdır ki''

Aşk mıdır ki can-ü dil mülkünü yağma eyleyen
Aşk mıdır sinemin içre gelip de câ eyleyen

Aşk mıdır ki boynuma takıp belâ zincirini
Gezdirip Mecnûnleyin âlemde rüsvâ eyleyen

Aşk mıdır ki bî-vefâ güller elinden geceler
Inledip bülbülleri tâ subh güya eyleyen(Sabaha kadar söyleştiren)

Aşk mıdır ki eyleyen tîr-i cefâya cân-siper(Canını feda eden)
Mihnet(sıkıntı) ü derd ü gamı sinemde peydâ eyleyen

Aşk mıdır ki bir kemân-ebrû nigârın(güzel yüzlü sevgili) yâdına
Ok gibi bu kaddimi (boy pos)büküp benim yâ eyleyen

Aşk mıdır ki fenni derdi (dert ilmini)okutup âşıklara
Fasl u babı sinemin levhinde(gönlümün bölümlerinin yazılı olduğu fasılda) inşâ eyleyen

Aşk mıdır ki bu Muhibbi sîne sîne dağ vurup
Ahir ânın gözleri yaşını derya eyleyen
Kanuni Sultan Süleyman Han

Orhan Veli'den bir rubai -Osmanlıca-


Ömrün o büyük sırrını gör bir bak da
Bir tek kökü kalmış ağacın toprakta
Dünya ne kadar tatlı ki binlerce kişi
Kolsuz ve bacaksız yaşayıp durmakta